22 Kasım 2014 Cumartesi

Behçet Aysan / Bir Eflatun Ölüm

kırgınım,
saçılmış bir nar gibiyim

sessiz akan bir ırmağım geceden...


git dersen giderim
kal dersen kalırım



git dersen

kuşlar da dönmez, güz kuşları

yanıma kiraz hevenkleri alırım
ve seninle yaşadığım o iyi günleri,
kötü günleri bırakırım.



aynı gökyüzü aynı keder

değişen bir şey yok ki

gidip yağmurlara durayım.



söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım

belki
sararmış eski resimlerde kalırım

belki esmer bir çocuğun dilinde.


bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç

ölüm hariç.



aynı gökyüzü aynı keder.

2 Kasım 2014 Pazar

Edip Cansever / Salıncak


Sonra? Sonra ne? Sabah! İyi bir gün başlar ne de olsa

Tepeden tırnağa beyazlar giyinmiştir kadın
Ne var ki bir kadın gibi değil, bir aşk, bir umut gibi değil
Bir aralık gibi durur dünyada
İşte bir soru!
Okurken elinde tuttuğu; okumaz, gene elinde tuttuğu
"Önce hep gece vardı" diyen bir kitapla
Biz buna bir sorunun sınırsız gerilimi diyoruz
Diyoruz; çünkü o kadın
Ne yapsa, neye uygulansa
Bir aralıktır şimdi dünyada
Bir aralık, bir aralık!
Yıllanmış ağaç kabuklarında bir yara
Bir geçit, bir su akıntısı, bir bıçak izi
Ve batık gemilerden şimdiye arta kalan
Bir batışın korkunç, ama hiç bitmeyecek izlenimi.
Tanrım ona bir salıncak!
Bir gidip bir geliversin diye boşlukta
Umutla, erinçle, tutkuyla
Kendine kendine kendine katlanarak
Hani görmeden daha, bilmeden darıldığı kendine
Tanrım
Ona bir salıncak!
Tam burda
Gözlüklü, kış akşamları yüzlü bir bahçıvan
Sorar o sokak kedisinin dilindeki hızla
Sorar o çiçekleri -bir çiçek olmayan yalnız- sorar sorar sorar
Nereye kadar bilinmez
Hani bir sormasa... korkunç!
Hani bir çalgıcı vardı, başını çalgısına koymasa uyuyamaz
Sonra?
Sonra ne? İşte bir çamur gibi sıvanmış odaya
Karanlık bir kilisenin
İhtiyar zangoçunun ağzıyla
Günaydın!
İyi bir gün başlar ne de olsa.