olmak ya da olmamak,
işte bütün mesele bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel zalim kaderin yumruklarına, oklarına,
yoksa diretip bela denizlerine karşı "dur, yeter!" demesi mi?
ölmek, uyumak sadece.
düşünün ki, yalnız uyumakla bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak...
ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü o ölüm uykularında sıyrıldığımız zaman yaşama kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
işte bu düşünce, uzun yaşamayı bize cehennem eder.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına,
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
sevginin kepaze edilmesine,
kanunların bu kadar yavaş, yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine?
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne, kurtulmak varken,
kim ister bütün bunları yaşamak?
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek.
ölümden sonraki o bir şeyden korkmasa insan.
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya ürkütmese yüreğini.
bilmediği belalara atılmaktansa, çektiklerine razı etmese insanı.
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi.
düşüncenin o soluk ışığı bulandırıyor, yürekten gelenin o doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar sırf bu yüzden yollarını değiştirip
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.