Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün
Serinlik vurdun korulara, canlandı serçelerim
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
30 Ekim 2017 Pazartesi
Cahit Sıtkı Tarancı / Karasevda
bir kere sevdaya tutulmaya gör;
ateşlere yandığının resmidir.
aşık dediğin,
Mecnun misali kör;
ne bilsin alemde ne mevsimidir.
dünya bir yana, o hayal bir yana;
bir meşaledir,
pervaneyim ona.
altında bir ömür, dönedolana
ağladığım yer, penceresi midir?
bir köşeye mahzun çekilen için,
yemekten içmekten kesilen için,
sensiz uykuyu haram bilen için,
ayrılık,
ölümün diğer ismidir.
Ömer Lütfi Mete / Gülce
uçurumun kenarındayım Hızır
ulu dilber kalesinin burcunda
muhteşem belaya nazır
topuklarım boşluğun avcunda
derin yar adımı çağırır
dikildim parmaklarımın ucunda
bir gamzelik rüzgâr yetecek
ha itti beni, ha itecek
uçurumun kenarındayım Hızır
civan hazır
divan hazır
ferman hazır
kurban hazır
uçurumun kenarındayım Hızır
güzelliğin zulme çaldığı sınır
başım döner, beynim bulanır
el etmez
gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
mecaz değil
maraz değil
peri değil
huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
buram buram zehir
yar yüzünde infaz
bir gamzelik rüzgâr yetecek
ha itti beni, ha itecek
güzelliğin zulme çaldığı sınır
uçurumun kenarındayım Hızır
ben fakir
en hakir
bin taksir
ateşten
kalleşten
mızrakla gürzden
dabbetülarz'dan
deccal'dan, yedi düvelden
korku nedir bilmeyen ben
tir tir titriyorum Gülce'den
ödüm patlıyor Gülce'ye bakmaktan
nutkum tutuluyor, ürperiyorum
saniyeler gözlerimde birer can
her saniyede bir can veriyorum.
ulu dilber kalesinin burcunda
muhteşem belaya nazır
topuklarım boşluğun avcunda
derin yar adımı çağırır
dikildim parmaklarımın ucunda
bir gamzelik rüzgâr yetecek
ha itti beni, ha itecek
uçurumun kenarındayım Hızır
civan hazır
divan hazır
ferman hazır
kurban hazır
uçurumun kenarındayım Hızır
güzelliğin zulme çaldığı sınır
başım döner, beynim bulanır
el etmez
gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
mecaz değil
maraz değil
peri değil
huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
buram buram zehir
yar yüzünde infaz
bir gamzelik rüzgâr yetecek
ha itti beni, ha itecek
güzelliğin zulme çaldığı sınır
uçurumun kenarındayım Hızır
ben fakir
en hakir
bin taksir
ateşten
kalleşten
mızrakla gürzden
dabbetülarz'dan
deccal'dan, yedi düvelden
korku nedir bilmeyen ben
tir tir titriyorum Gülce'den
ödüm patlıyor Gülce'ye bakmaktan
nutkum tutuluyor, ürperiyorum
saniyeler gözlerimde birer can
her saniyede bir can veriyorum.
Yunus Emre / Ben Dervişim Diyene
ben dervişim diyene, bir ün edesim gelir
seğirdüben sesine, varıp yetesim gelir
sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir
varıp anın üstüne, evler yapasım gelir
altında gayya vardır, içi nar ile pürdür
varuben ol gölgede, biraz yatasım gelir
oda gölgedir deyu, ta'n eylemen hocalar
hatırınız hoş olsun, biraz yanasım gelir
ben günahımca yanam, rahmet suyunda yunam
iki kanat takınam, biraz uçasım gelir
andan cennete varam, cennette huriler görem
huri gılmanı, bir bir koşasım gelir
derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme
seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.
seğirdüben sesine, varıp yetesim gelir
sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir
varıp anın üstüne, evler yapasım gelir
altında gayya vardır, içi nar ile pürdür
varuben ol gölgede, biraz yatasım gelir
oda gölgedir deyu, ta'n eylemen hocalar
hatırınız hoş olsun, biraz yanasım gelir
ben günahımca yanam, rahmet suyunda yunam
iki kanat takınam, biraz uçasım gelir
andan cennete varam, cennette huriler görem
huri gılmanı, bir bir koşasım gelir
derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme
seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.
Yunus Emre / Kendin Bilmek
miskinlikte buldular kimde erlik var ise
merdivenden ittiler yüksekten bakar ise
gönül yüksekte gezer dem be-dem yoldan azar
dış yüzüne o sızar içinde ne var ise
ak sakallı bir koca bilemez hali nice
emek yemesin hacca bir gönül yıkar ise
sağır işitmez sözü gece sanır gündüzü
kördür münkirin gözü alem münevver ise
gönül çalab'ın tahtı gönüle çalab baktı
iki cihan bed-bahtı kim gönül yıkar ise
sen sana ne sanırsan ayrığa da onu san
dört kitabın ma'nisi budur eğer var ise
bildik gelenler geçmiş konanlar geri göçmüş
aşk şarabından içmiş kim ma'ni duyar ise
Yunus yoldan azıban yüksek yerde durmasın
sinle sırat görmeye sevdiği didar ise
merdivenden ittiler yüksekten bakar ise
gönül yüksekte gezer dem be-dem yoldan azar
dış yüzüne o sızar içinde ne var ise
ak sakallı bir koca bilemez hali nice
emek yemesin hacca bir gönül yıkar ise
sağır işitmez sözü gece sanır gündüzü
kördür münkirin gözü alem münevver ise
gönül çalab'ın tahtı gönüle çalab baktı
iki cihan bed-bahtı kim gönül yıkar ise
sen sana ne sanırsan ayrığa da onu san
dört kitabın ma'nisi budur eğer var ise
bildik gelenler geçmiş konanlar geri göçmüş
aşk şarabından içmiş kim ma'ni duyar ise
Yunus yoldan azıban yüksek yerde durmasın
sinle sırat görmeye sevdiği didar ise
20 Ekim 2017 Cuma
Seyyidhan Kömürcü / Kış Kahrı
aslında önce evleri sevmeye giderdi sesin
caddeleri sokak gibi sevmeye giderdi sesin
giderdin! ödü kopardı bütün eşyaların.
sonra kuyu kuyu dolaştığım mahcup sular söyledi
yüzünüze güller
üzgün evler bozuk rüyalar
aslında bana herkesin uzağı var dendi
herkesin uzak adında bir masalı
inandım
dedim mutlaka masaldır bazıları
giderdin
dedim gittin ve gittiğin kırk gece sana uyudum
aklım ödünç
ellerim yanlış
dedim benim seninle kırk kere fotoğrafım var
senin bundan kırk kere haberin yok
dedim ve uyandım!
başkasının sesiyle devam ettim dünyaya
yok yok
sonra muhakkak ruhum yırtıldı benim
aklım yırtıldı da bunu sular söyledi
doğru yukarıdan aşağıya düşen şeylere denirmiş
zaten dünyaya masalını düşmeye gelirmiş insan
umur derdik buna artık kalmadı
sonra sonra anladım
insan ancak güzel bir acıyla kalabilirmiş dünyada
bazen gidilirmiş
gitmekle ilgili şiirler okunurmuş ya da
sonra uyandım
başkasının ayaklarıyla devam ettim dünyaya.
caddeleri sokak gibi sevmeye giderdi sesin
giderdin! ödü kopardı bütün eşyaların.
sonra kuyu kuyu dolaştığım mahcup sular söyledi
yüzünüze güller
üzgün evler bozuk rüyalar
aslında bana herkesin uzağı var dendi
herkesin uzak adında bir masalı
inandım
dedim mutlaka masaldır bazıları
giderdin
dedim gittin ve gittiğin kırk gece sana uyudum
aklım ödünç
ellerim yanlış
dedim benim seninle kırk kere fotoğrafım var
senin bundan kırk kere haberin yok
dedim ve uyandım!
başkasının sesiyle devam ettim dünyaya
yok yok
sonra muhakkak ruhum yırtıldı benim
aklım yırtıldı da bunu sular söyledi
doğru yukarıdan aşağıya düşen şeylere denirmiş
zaten dünyaya masalını düşmeye gelirmiş insan
umur derdik buna artık kalmadı
sonra sonra anladım
insan ancak güzel bir acıyla kalabilirmiş dünyada
bazen gidilirmiş
gitmekle ilgili şiirler okunurmuş ya da
sonra uyandım
başkasının ayaklarıyla devam ettim dünyaya.
19 Ekim 2017 Perşembe
Kemal Varol / Kindar Sabahı
gözlerini bir yabancıya anlatmak için
şimdi kimin mahvına imreniyorsun
hani üzgün anneler, eksik babalar
hummalı bir çocukluk varınca kapına
sarılıp sustuğun, tek gözünle ağladığın
sonsuz seviştiğin şimdi kim
derdin şimdi benimle yatarken
kime nasıl uyuyorsun
karanlık kışlalar, uzak dağ köyleri
ben hep seni gittim
galiba düşmanını özlemekle başlıyor kinimiz
ben şimdi pek iyi değilim
peki ya sen nasılsın
uykularını bana kin edip
uzattın mı saçlarını
ben eskiden geceyi kendimden bilirdim
yağmur çırağı gözlerinle göğsüme kapandığın
safran sabahlarım yok artık
ben şimdi galiba çok deniz susmuş
kara kadınların kederiyim
ölüler akşamlara kavuşamaz diye
herkes beni suya uğurlarken
sen şimdi beni görmüyorsun
ne kılıçların şavkıması
ne yılanların yedi yıl sakladığı kin
saçlarını bana uzatıp hâlâ bilmiyorsun:
herkes ancak düşmanıyla tamamlanıyor.
şimdi kimin mahvına imreniyorsun
hani üzgün anneler, eksik babalar
hummalı bir çocukluk varınca kapına
sarılıp sustuğun, tek gözünle ağladığın
sonsuz seviştiğin şimdi kim
derdin şimdi benimle yatarken
kime nasıl uyuyorsun
karanlık kışlalar, uzak dağ köyleri
ben hep seni gittim
galiba düşmanını özlemekle başlıyor kinimiz
ben şimdi pek iyi değilim
peki ya sen nasılsın
uykularını bana kin edip
uzattın mı saçlarını
ben eskiden geceyi kendimden bilirdim
yağmur çırağı gözlerinle göğsüme kapandığın
safran sabahlarım yok artık
ben şimdi galiba çok deniz susmuş
kara kadınların kederiyim
ölüler akşamlara kavuşamaz diye
herkes beni suya uğurlarken
sen şimdi beni görmüyorsun
ne kılıçların şavkıması
ne yılanların yedi yıl sakladığı kin
saçlarını bana uzatıp hâlâ bilmiyorsun:
herkes ancak düşmanıyla tamamlanıyor.
Kemal Varol / Kin Nehri
beni anlama dedim, beni asla anlama
anlamak gizli kefendir doğu'da
bekleyiş, bekleyiş; kin sözler çünkü benimmiş
kızgın bir aşiret dövmesiymiş sesim duyulduğunda
sonunda herkes gibiymişim, herkes gibi vazgeçiş
her kelime çünkü bir peçeyle örtülüymüş anlamına
git, dedim, benim kahrımla yıka yüzünü, seviş
kalpte dikili taşlar bağışlanma sebebiymiş yolda
herkes gibi ol, herkes gibi değ
anlamak gizli kefendir doğu'da.
anlamak gizli kefendir doğu'da
bekleyiş, bekleyiş; kin sözler çünkü benimmiş
kızgın bir aşiret dövmesiymiş sesim duyulduğunda
sonunda herkes gibiymişim, herkes gibi vazgeçiş
her kelime çünkü bir peçeyle örtülüymüş anlamına
git, dedim, benim kahrımla yıka yüzünü, seviş
kalpte dikili taşlar bağışlanma sebebiymiş yolda
herkes gibi ol, herkes gibi değ
anlamak gizli kefendir doğu'da.
Kemal Varol / Gazala
bir zaman senden ağlar kaldım gazala
sesim o uzak dağlarda dağdar şimdi
sanki unutmak için var anılar kinimde
ve sanki hep küs tadıyla söylenmiş bir şarkı duyduğum:
herkes birgün bir aşkta imkansız hala
ne ırmaklarda haz, ne perçemlerde şefkat var artık
kuşkuyla dönülen aynalar ve kapılar şimdi
yalnızlığa kötü gelen yağmurlar
acıtan tesadüflerin sesi; mutluymuş
ah gazala, her şey eskisinden fena:
kül büyüt canım ve mümkünse acını unutma.
sesim o uzak dağlarda dağdar şimdi
sanki unutmak için var anılar kinimde
ve sanki hep küs tadıyla söylenmiş bir şarkı duyduğum:
herkes birgün bir aşkta imkansız hala
ne ırmaklarda haz, ne perçemlerde şefkat var artık
kuşkuyla dönülen aynalar ve kapılar şimdi
yalnızlığa kötü gelen yağmurlar
acıtan tesadüflerin sesi; mutluymuş
ah gazala, her şey eskisinden fena:
kül büyüt canım ve mümkünse acını unutma.
Kemal Varol / Biley Taşı
eriyen bakışlarımda çözülürdü zamanın uğultusu
gelirdin: dudaklarının arasında yağmurun sesi
unuturdum, uzayıp giden gökyüzü kime kapalı
neden her şey vecdini soldurur
çocukluğunu anlatırken neden mendil ister babasız kadınlar
bilmedim, çünkü herkesin kalbi artık biley taşı
herkes hırpalarken kısık sesle canını
bazı babaların yasıyla yaşarken herkes
savurdum bir sitemle ölümün gizli dilini
ne baba ne oğul olabildiğim kadın, bağışla:
ey yetim, bu aşkta da babanı bulamadın galiba!
gelirdin: dudaklarının arasında yağmurun sesi
unuturdum, uzayıp giden gökyüzü kime kapalı
neden her şey vecdini soldurur
çocukluğunu anlatırken neden mendil ister babasız kadınlar
bilmedim, çünkü herkesin kalbi artık biley taşı
herkes hırpalarken kısık sesle canını
bazı babaların yasıyla yaşarken herkes
savurdum bir sitemle ölümün gizli dilini
ne baba ne oğul olabildiğim kadın, bağışla:
ey yetim, bu aşkta da babanı bulamadın galiba!
4 Ekim 2017 Çarşamba
Asaf Halet Çelebi / Nirvana
karanlığı geçelim
karanlığı geçelim
ne uyku
ne ölüm
hem uyku
hem ölüm
düş içime uyu
ve sonsuz büyü
unut renkleri
ve şekilleri
hepi
ve hiçi
beni
ve seni
ve geceyi yuttu
n i r v a n a
1 Ekim 2017 Pazar
Kemal Sayar / Rüknettin'in Kalbi İçin Kehanetler
siz doktor yazabilir misiniz bir gülü yeniden
alıştırabilir misiniz baharı çürüyen toprağa
kabaran yağmuru yeraltına
ve bir aşkı ayrılığa
yakıştırabilir misiniz doktor
kanatlarında hüzün ve manolya taşıyan kuşlarla konuşabilir ve trampetimi geri verebilir misiniz bana
kabaran yağmuru yeraltına
ve bir aşkı ayrılığa
yakıştırabilir misiniz doktor
kanatlarında hüzün ve manolya taşıyan kuşlarla konuşabilir ve trampetimi geri verebilir misiniz bana
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)