11 Haziran 2018 Pazartesi

Özgür Göreçki / Açıyor

benim de bir oğlum olsa adını özgür koyardım.bu, çok mantıklı.
oğluma, balık ve silah tutmamayı
kadınlara ve iyi davranmayı onlara yani,
bunları elbette öğretirdim. aramızda lafı olmazdı.
kimi geceler canımızın çok sıkkın olabileceği kadar
bazı geceler keyfimizin oldukça yerinde olacağını
tahahhüt edebilirdim ona.
dudağımızın kıvrılınca gözümüzün kısılabileceğini.
bunlar olmazdı diyemem. burda biz bizeyiz.
elma hakkında söylemek istiyorum. bir meyvedir.
bu kadar.
televizyon, radyonun resimlisidir sonra.
su, yukarıdan aşağıya akıyorsa şelale ola da bilir,
olmaya da bilir. ancak her suyun içilmeyecek olduğu
kesindir. suyun iyisi rakıya kattığında beyazlamaktadır.
kadınlardan çok güzel anne, abla, teyze, hala olur.
erkeklerden baba, ağabey, amca, dayı olur.
insanlar anne ve dayı olursalar erken ölebilirler. bu,
pek tavsiye edilmez. halalar genelde uzun yaşarlar.
gripin bizim zamanımızda da vardılar olacak,
ufak seyahatlar. talcid örneğin. aspirin. iyi gelmeleri
siz çıkın beyler benim biraz daha işim var demektir.
attan inmek yasaldır. çimlere basabilirsin çünkü çimler
basıldıkça güçlenir. neden bize basıyorsun demezler hem.
zaten pek de konuşmazlar derim.
mutsuzlukdan söz açmak istemem
yalağuz bir aynaya değil, ütü masasına, koca mutfağa
köşe takımlara, enderin kaplara kacaklara sığmayan mutsuzluktan
mükemmel mutsuzluklarından aile olma eyleminin, istemem
acır sevgim
benim bir oğlum olsa ben de bir baba ölebilirdim
bir baba doğabilirdim
kızım olsa da.

1 Haziran 2018 Cuma

Orhan Veli Kanık / Beni Güzel Hatırla

beni güzel hatırla! 
bunlar son satırlar... 
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından 
ya da bir yağmur sel oldum sokağında 
sonra toprak çekti suyu... 
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim...

beni güzel hatırla! 
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini... 
sana sırdaş oldum, dost oldum, 
koynumda ağladın.
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım. 
alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım... 

beni güzel hatırla! 
sayfalarca mektup bıraktım sana.
şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
sakladım günahını, sevabını içimde 
sessizce gittim... 
senden öncekiler gibi sen de anlamadın.

beni güzel hatırla! 
sana unutulmaz geceler bıraktım 
sana en yorgun sabahlar... 
gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım. 
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye 
vedalar bıraktım duraklarda.
ne ararsan bir sevdanın içinde 
fazlasıyla bıraktım ardımda.

beni güzel hatırla!
dizlerimde uyuduğunu düşün, 
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı, 
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
alnından öptüğüm dakikaları...
birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün 
şaşırtmayı severim biliyorsun.
bu da sana son sürprizim olsun. 
şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum 
beni güzel hatırla. 
gidiyorum...

Ülkü Tamer / Sıra Göller

Haşhaş tarlaları arasından geçeceksin, 
Beyaz ve mor haşhaşları havaya savurarak 
Yeni bir afyon bulacaksın kendine. 
İşte o zaman beni unutma, 
Şairini, onun şiir yazan ellerini, 
İçine dizilen sıra gölleri, 
Kendi kendine konuştuğun seni, 
Her şeyi, hiçbir şeyi unutma. 

Zakkumların arasından bir şehre gireceksin, 
Aşk şiirleri, tabiat şiirleri, tarih şiirleri düşünerek 
Bir dinamit yapacaksın kendine. 
Korkma, ateşle onu. 
Öldürecek nice balıklar vardır sularında, 
Patlamayla dirilecek nice balıklar vardır. 
İşte o zaman an beni, yaşa beni, 
İşte o zaman unutma beni. 

Hatırlanacak çok hüzünler bulacaksın, 
Onların tohumunu havaya savurarak 
Uzun bir yolculuk yaratacaksın kendine, 
Her şeyin, hiçbir şeyin yolculuğu. 
İşte o zaman an beni, yaşa beni, 
Kıyılarda bile boğulan seni, 
Bir saz kuşu olarak gezinen hayaletini, 
Çeliğinden kemik oyan gövdeni. 

İçinde bir kaçakçı yaşar senin, 
Kayıkla dolaşır göllerinde, 
Beynine tabanca ve şiir satar, 
O kaçakçının bakışını sakın unutma.

Ülkü Tamer / Kırağı

Kırağı taşıdım güne. 
Yaprakları, otları araştırdım 
Bir kırağı seçtim kendime 
Güneş dağına tuttum ısınsın diye 
Cebime koydum keyifle 
Çıkardım, hava aldırdım 
Büyüttüm, misket yaptım 
Okuma öğrettim bir anda 
gazoz içirdim, limonata içirdim 
Sinemaya götürdüm, renkleri beğendi 
Maça götürdüm, topu beğendi 
Kıyıya götürdüm, denizi beğendi 
Ama biraz da korkup elimi tuttu 
İstasyona götürdüm, bavuları beğendi 
Eve götürdüm perdeleri beğendi 
Kitapları karıştırdı, yemek yedi 
Plak çaldım, müzik dinledi 
Uyudu, güzel bir rüya gördü. 

Ertesi sabah erkenden kalktık 
Kırağı taşıdık güne.

Ülkü Tamer / Bakış

Yürürken o bakışını bırakma, 
kasketin gibi kendine ekle onu. 

Dağılan bir kuş kanadı gibi 
sarsın alnının arkasını. 

Patikalarda büyüyen hışırtılar gibi 
yüreğinde büyüt onu. 

Ayın savurduğu sessizlik gibi 
içine savur onu. 

Tut elinden o bakışını. 

Çeşmeye götür, 
su içir ona. 

Çıkınını aç, 
peynir ver ona. 

Dağlara taşı, 
rüzgarı göster ona. 

Yaşarken o bakışını bırakma. 

Yılların hazinesi gibi 
öfkenin sandığında sakla onu.