dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!
gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,
dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık
başka bir çerçevedir, gitgide dünya artık.
daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;
mavidir her taraf, üstün gece, altın deryâ...
yol da benzer hem uzun hem de güzel masala
o saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.
lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır;
hilkatin gördüğü rü'yâ biter, etrâf ağarır.
som gümüşten sular üstünde, giderken ileri
tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...
mûsukîsiyle bir âlem kesilir çalkantı;
ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.
girdiğin aynada, geçmiş gibi diğer küreye,
sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın:"yol nereye?"
ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan,
yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan
duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu,
rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu.
çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,
yürü! hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!
insan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder